J. M. Coetzee’nin Utanç kitabını okudum geçen günlerde. Epeydir listemde olan kitaba nihayet başlıyor olmanın heyecanıyla X’te, büyük beklentiyle başlıyorum, notuyla paylaşım yapmıştım. Can Yayınlarının yazı puntoları kitapları okuma hızının artmasını sağladığını söyleyerek Utanç kitabına dönmek istiyorum tekrar. Evet Utanç kitabı kurgusu olan, nispeten piyasadaki edebiyat kitaplarından iyi yazılmış bir eser. Buraya kadar her şey iyi. Kitabı okumaya başladıktan sonra sabırla yazarın beni nereye götüreceğini bekledim. Hiçbir yere ulaştırmadı! Afrikadaki beyaz bir adamın ihtiraslarını, ahlak anlayışını, yaptığı tecavüzü, yaptığı diğer yanlışları aklama kitabı olarak yorumladım kitap bittikten sonra. Elbette bir kitabı değerlendirebilmek için iyi de olsa kötü de olsa sonunu görmek gerekiyor. (Bence!) Ben de böyle yaptım. Sonuna kadar gittim. Bir umut yazarın beni ters köşe yapmasını diledim. Ne yazık ki günün sonunda belleğimde kötü bir kitap olarak yer edindi.
Okuma listesi hazırlarken sosyal platformlarda edebiyat sevgisine inandığım insanların övdüğü kitaplardan da kitap eklediğim oluyor. Utanç kitabı böyle girdi okuma listeme. İçerik buraya kadar okuyanı, başlıkla ilgisi ne bunun, dedirtmiş olabilir. Haklıdır okuyan. Başlık ile bağlantı kurmaya giriyorum şimdi. Italio Calvino kısacık hayatımda okuma sevgimi perçinleyen yazar oldu hep. Hayal kırıklığı olan Utanç kitabından sonra yine Calvino’ya sığındım. Her şerden sonra ona sığınırım! Hemen Zor Sevdalar öykü kitabını aldım elime, açtım bir serüven öyküsünü ve anında bir rahatlama yaşadım. Edebiyatı tanımlayan bir kaç yazardan Calvino benim için. Bu Calvino sevgisini yazmak buraya sığmayabilir, uzatmayacağım.
Calvino’nun 100. yaşını kutladık geçen aylarda. Bunun şerefine elimde olmayan diğer kitaplarını katmıştım kitaplığıma. Okuma olgunluğu yaşadığım bu dönemde Calvino okumalarını sık sık yapıyorum. Okuma tutkumu canlı tutmak yahut kaybetmemek için ona başvururum sıklıkla.
“Anlamamız gereken her şeyi gözlerimizden önce burnumuzla anlardık.” diyen Calvino cümleleriyle beraber edebiyata olan inancımı pekiştiriyorken; “Belki de öteki tatların işlevi, o tadı belirginleştirmek, ona yaraşır bir zemin oluşturmak, onu onurlandırmaktı…” cümleleriyle yeni keşiflerin peşinden koşmanın bilincini de oluşturuyorum kendimde.
Calvino’nun erken öldüğünü söylemek önemsiz. Altmış iki yaşında aniden ortadan kaybolur, buna rağmen geriye sürekli gelişen ve dönüşen tutarlı bir çalışma bırakır. Bu, dünyanın dört bir yanındaki yazarlar/okurlar için bir mirastır ve ben de dahil olmak üzere bazıları için takip edilecek bir yoldur. Daima yönelmek istediğimiz bir yazın, kimi zaman ulaşmayı umarak dokunmak istediğimiz bir akışkanlık.